Anasayfa

8 Ekim 2012 Pazartesi

Bankalar Çeyrek Altına Mavi Kordela Takacak


Altın Kuyumcudan Alınır

Bankalar Altın Satacakmış

Sevgili Dostlarım

Benim asıl mesleğim kuyumculuk. Sektörel bir dergi olan Altın Dünyası dergisinin Eylül ayı sayısı için derginin genel yayın yönetmeni Sayın Remzi Çelen, Bankaların altın satışı hakkında BDDK'nın hazırladığı taslak ile ilgili görüşlerimi sormuştu ve bende kaleme aldım. Yayınlanan bu yazımı da bloğumda sizlerle paylaşmak istedim.


BANKALAR ÇEYREK ALTINA MAVİ KORDELA TAKACAK

Devletin, bankacılık sektörüne desteği her geçen gün artarak sürüyor. Son olarak BDDK’nın hazırladığı taslak ile bankaların cumhuriyet ve ziynet altın satışlarına başlaması öngörülüyor.

Şimdi bu durumun yasalaştığını farzedelim (ki yasalaşır). Neler olacak;

Öncelikle, kuyumculuk sektörü nasıl etkilenire bakalım. Daha çok etkilenecek kesimin toptancılar olacağını düşünüyoruz. Çünkü, 50 adet, 100 adet, 500 adet Ata Lira alacak biri banka ile işlem yapabilir. Bu grup, zaten toptan satış yapan döviz, altın işi yapan arkadaşları biliyor ve oraları tercih ediyor. Ama ben bu grubun da çok az bir kısmı bankaları tercih edeceğini düşünüyorum. Çünkü bankalar, toptancı kuyumcu ve dövizcilerin çalıştığı karlılıkla zor çalışır. Düşünsenize bugün itibarıyla Ata Lira 646 TL’den alınıyor, 648 TL den satılıyor. İnternetten hiçbir zahmet göstermeden yaptığımız EFT den bile 2.5 TL komisyon alan bir bankanın, bir Ata Lira satışından 2 lira kazanç ile işlem yapması 1/300.000 kar ile satış yapması bence mümkün değil… Ayrıca bankada oluşacak fiyat aralığı toptan satışları da kolaylaştıracaktır. Fiyat kıyaslamasında toptancılar hep bir adım önde olacaktır. Hatta hatta toptancılara yeni bir pazar doğacaktır. Çünkü her zaman tüm bankalarda bu stoklar bulunamayacak onlarda zaman zaman kuyumculardan temin yoluna gidecektir. Dolayısıyla toptancı bile bu konudan pek etkilenmez. 

Perakende kuyumcularda satılan Ziynetler ve Ata liralara gelince; müşteri mağazalarımızdan sadece altın almıyor ki, aynı zamanda hizmet satın alıyor. Çünkü Ayten Teyze, tüm kuyumcularda bu ürünün olduğunu bildiği halde, benden satın alıyor, Nurten Teyze’de hep yan komşuya gidiyor. Çünkü 1 çeyrek altın dahi alsa, çayını kahvesini içiyor, aldığı çeyreğe istediği renk iğne kordela takılıyor, güzel bir kutuya konulup ambalaj yapılıyor.

Ayten teyzenin Bankaya gittiğini düşünün… sıra numarası alacak, sırası geldiğinde çeyrek altını isteyecek, bu altının şu tarihlisi yok mu diyecek, bankacı onun istediği tarihliyi bulacak, herşey tamam olduğunu farzedelim, mavi kordela takarmısın diyecek, farzedelim ki o da tamam, paket yaparmısın dediğini düşününJ) Ben düşündüm, bankada ki tüm müşteriler burada ki bağırışları dinliyor olacaktır.

Değerli kuyumcu arkadaşlarım, devletimizin ve bankalarımızın bazı tecrübeleri yaşamadan görmesi mümkün olmuyor. Bırakın yaşasınlar ve görsünler. Daha 50 yıl insanalarımızın kuyumcuları ve berberlerini değiştirmesi mümkün değildir.

Sevgi ve saygılarımla
Cengiz Ülkü   İzmir – Karşıyaka   Önder Pırlanta & Altın



26 Eylül 2012 Çarşamba

Başka Yerden İzmir



Bana mı denk geliyor bilmiyorum, Çeşitli nedenlerle İstanbul’a, Ankara’ya yada farklı bir şehre gittiğimde bolca taksi kullanmak zorunda kalıyorum. Tabii taksici sohbet etmek istiyor. Doğal olarak ilk sorusu nereden geliyorsunuz? Veya Nerelisiniz? Oluyor

İzmir cevabı verdiğimde %95 inin gözleri parlıyor. Sanki Paris, New York demişim gibi bir tepki veriyor.

“Yaaa… ben askerliğimi orada yaptım, hiç unutamıyorum, çok güzel bir şehir”, “Ben bir kere gelmiştim bir yakınım var orada”,  “Hiç gidemedim, en çok gitmek istediğim şehir”, “Bizim damat Buca’lı, çok güzel bir yer”, “Ah o Kordon var ya... çok gezdim orada, çok anılarım var”
…………….

Nedenini düşündüğümde birçok neden var… Ama ondan önce İzmir tarafında genellikle siyasi bakış açısıyla değerlendiren ve İzmir açısından muhalif kesimin yorumlarına baktığımızda, İzmir’de bir arpa boyu ilerleme yok, hiç yeni organize sanayiler açılmıyor, fabrikalar yapılmıyor, iş alanı çok kısıtlı, İstanbul’a, Bursa’ya, Kocaeli’ne bakın orada dev tesisler var burada yok… gibi bir çok olumsuzluk diye niteledikleri örnekler sıralıyorlar.

İşte tam da sorunun cevabı burada… Bu sebeple İzmir o bahsedilen şehirlere göre daha az göç alıyor, yerleşim alanları ve büyük siteler o şehirlere gore daha az yapılıyor, dolayısıyla, kültürel değişiklik de çok fazla olmuyor. Kendine has yaşam tarzını koruyor.

İzmir’de kimse komşusunun dini, mezhebi, kimliği ile ilgilenmiyor… Herkes birbirine insan gözüyle bakıyor. Ruhuna işlemiş demokrasi ve hoşgörü, yaşam biçimi olmuş. O sebeple seçim sonuçlarına baktığınızda iktidar partisi iktidarda olmayabiliyor. Cuma günü camiler dolar taşar, cuma akşamı da kordonda ki kafe ve barlar dolar taşar. İkisini ayrı yerlere koymayı da bilir.

Yaşam tarzı da çok eleştiriliyor. İzmir’li Cuma günü öğleyin çıkar yazlıklara gider, pazartesi sabahı gelir… Bana gore bütün bu olumsuz denen nitelemeler güzelleştiriyor İzmir’i… İzmir’linin yaşam kalitesine sahip olmak için İstanbul’da en az 5 kat daha fazla gelire sahip olmanız gerekiyor. Bu dar gelirli içinde böyle, zengini için de böyle.

Coğrafi konum avantajlarını da eklerseniz Taksicinin ne kadar haklı iç çektiğini anlamak çok daha kolay oluyor. Pergelin iğnesini koyun İzmir haritasının merkezine,  kalemli ucunuda  kuşbakışı  uzaklığını bildiğiniz 100 km lik bir mesafeden başlayarak yuvarlak çizin… Bu yuvarlağın içinde Türkiye’nin en çok tercih edilen tatil noktalarını, tarihi noktalarını bulacaksınız. Nereleri derseniz bir çırpıda sayabileceğim onlarca bildiğiniz yerler. Batı tarafında Çeşme, Alaçatı, Karaburun, Urla…. Aynı yoldan sola saptığınızda, Seferihisar, Sığacık, Özdere… Aydın Otobanına girerseniz, güneye doğru, Kuşadası, Selçuk, Efes, biraz Güney doğuya yönel Tire Kaplandağı, Bayındır, Ödemiş, Bozdağ Gölcük, Doğusunda Turgutlu, Salihli, Çamur bayoları, Kurşunlu kaplıcaları, Bozdağ Kayak Merkezi, Kuzey doğudan giden İstanbul yolunda Manisa Spil Dağı, Akhisar Köftecileri, Kuzey yolunda, Eski Foça, Yeni Foça, Aliağa Çandarlı, Dikili, Bergama, hatta Ayvalık… Bu yazdığım yerlere İzmirli, Pazar günü öğleye doğru yaptığı kahvaltıdan sonra, çıkar ailece, yemeğini yer, akşam evinde olur. Kaç şehir vardır bu özelliklere sahip… Hepsine, bir, birbuçuk saatte ulaşabiliyorsun 

Sonuç olarak İzmirli için en önemli unsur “Mutluluktur”.  bir arpa boyu ilerlememekten! mutlu… Büyük fabrikaların olmamasından mutlu… Gerisi ayrıntı.



Bu yazıyı yazdığım gün Neşet Ertaş İzmir’de vefat etti… ve ertesi gün Yılmaz Özdil, Neşet Ertaş’ı anlatırken bu dizelere yer vermiş. Neredeyse yukarıda ki yazdıklarımı özetlemiş. Neşet Ertaş'ı da ebedi yolculuğuna uğurlamanın üzüntüsü içindeyim.

Gezdim tüm dünyayı gördüm
Güzel İzmir sana geldim
Benim şirin güzel yurdum
Güzel İzmir sana geldim

Güzelsin asil duruşlu
Medenisin hoşgörülü
Olduğun gibi içli dışlı
Güzel İzmir sana geldim

Gönüllere ışık saçan
Unutamaz görüp geçen
Gariplere kucak açan
Güzel İzmir sana geldim

Kimdir necidir sormayan
Kimseyi hakir görmeyen
İnsanlıktan ödün vermeyen
Güzel İzmir sana geldim

Nice yıllar çok uzağım
Seni seviyor yüreğim
Güzel yurdum, son durağım...
Güzel İzmir sana geldim

21 Eylül 2012 Cuma

Trafik de ki Uyanıklar



Trafikde gördüklerimiz;

Uyanıklık ruhumuza işlemiş… Hepimiz ortalama 100 km’lik bir yolu, ne kadar zamanda gideceğimizi, arabanın durumuna göre biliyoruz. Ama arabanın durumu değil, yolun durumunun daha önemli olduğunu da biliyoruz. Ne kadar hızlı gidersen git evine varış süren artı, eksi 10 dakika fark eder.


Örneğin Pazar akşamı Çeşme’den dönerken hangi saatler arası, ne kadar kalabalık olacağı belli… ya o saatlerde çıkmayacaksın, ya da çıkıyorsan kaderine razı olacaksın. Burada sürücüler biraz dikkat etse, zaman ve sıkışıklık o ölçüde azalır. 3 şerit yol, artı emniyet şeridi.
Normal şartlarda 3 şeridi düşünelim… En sağ şeridi ortalama 90 km veya daha yavaş hızla giden ve gitmek isteyen araçlar kullansa, orta şeridi trafiğin akışına göre kullanabilen araçlar kullansa ve bu arada sadece önündeki aracı sollayacağı anda kısa geçişlerle sol şeridi kullansa, sol şeridi de otoban kurallarına göre maksimum hızla giden araçlar kullansa sorun büyük ölçüde azalır.


Emniyet şeridine gelince… Adı üzerinde emniyet şeridi… ne demek emniyet şeridi… Hangi araçlar emniyet şeridini kullanabilir? Araştırdığımızda aşağıdaki bilgiler geliyor önümüze…

Emniyet şeridini hangi araçların kullanacağı, 2918 sayılı Karayolları Kanunu'nun 71. maddesinde açıkça yazılmıştır. Kanuna göre bu araçlar, görev halinde iken geçiş üstünlüğüne sahiptir. Yasaya göre bu hak, halkın can ve mal güvenliğini tehlikeye sokmamak, duyurulur ve görünür geçiş üstünlüğü işaretini vermek şartı ile kullanılabilir.

* Cankurtaran araçları, yaralı veya acil hasta taşıyan araçlar.

* İtfaiye araçları.

* Hükümlü veya sanığı takip eden veya emniyet ve asayişi korumak için acele olay yerine giden zabıta araçları.

* Bir trafik suçu işleyerek kaçan aracı takip eden veya trafik güvenliğini koruma veya trafik kazasına el koyma amacıyla olay veya kaza yerine gitmekte olan görevlilere ait araçlar.

* Alarm sırasında sivil savunma hizmetlerinde görevli bulunan araçlar.
* Koruma ile görevli olan ve korunan araçlar.

Peki bu şekilde mi kullanılıyor? Ben şahsen pek görmedim. Ambulanslar itfaiyeler ve yukarıda emniyet şeridini kullanması uygun araçların büyük çoğunluğu sol şeridi kullanıyor… 90 km hızla gidenler en sol şeridi kullanıyor. Üstelik arkasında ki araç uzun farlarıyla taciz etmesine rağmen görmeyen, hatta nasıl görmediğini merak ettiğim 100’lerce araç ile karşılaşıyorum. Yine en hızlı araçlar sollamak yerine, sağlamayı tercih ediyorlar. Yani büyük ölçüde ne yapılmaması gerekiyorsa o yapılıyor.(Uyanıkız ya)

Ben sadece Çeşme otobanından örnek verdim… Aynı örnekleri Türkiye’nin bütün karayollarında seyahat ettiğim anlarda görüyorum.

Öyleyse ne diyeceğiz… “Eğitim Şart”